Çağımızda herkes bır şeyin uzmanı oldu; tahvil uzmanı, müşteri servis uzmanı, ramayöz uzmanı... Yeni mezun alınacak pozisyonlar bile ‘bidi bidi uzmanı’ olarak adlandırılıyor. Bence bu konuda büyük bir anlam kargaşası var.
Ekonominin ilk adımının ‘iş uzmanlaşması’ olduğu aşikar. Basitçe anlatmak gerekirse, uzmanlaşma ihtiyaçtan fazla üretim sonucunu doğuruyor buda takasa, dolayısıyla göreceli değerlemelere neden oluyor. Ben yazımda ekonomik uzmanlaşmadan ziyade sektörlerde uzmanlaşmadan bahsedeceğim yani bahsettiklerimin "iş bölümüyle" alakası yok. Peki öyleyse uzman kimdir? Kim gerçekten uzmandır? İşte bunlar üzerinde durulması gereken sorular.
Aynı sektörlerde ve endüstrilerde olduğu gibi iş alanlarında da ‘giriş bariyerleri’ mevcut. Nasıl her kafasına esen firma ‘hava taşımacılığı’ yapamıyorsa, her kafasına esen insan da ‘uçak pilotu’ olamaz. Olsa bile 1 indirir 2 indirir 3 üncüde ne olacağı belli. Uçak pilotu olmak isteyen biri ‘pilotluk eğitimi’ almalı, pek çok şarta uygun olarak, gereken lisansları almalı. Peki bir insanın pilot olması onu uzman yapar mı? Uçak kullanma uzmanı olur mu? Yapmazsa uçak kullanma uzmanı kimdir? Bunlar sorulması gereken sorular.
Önermem şu; Her A işiyle uğraşan A işi uzmanı değildir. Dolayısıyla her pilot ta uçak kullanma uzmanı değildir. Bir kişinin uzman olabilmesi için, uğraştığı konudaki tüm ‘bilinen bilinmeyenlerden’ haberdar olması ve ‘bilinmeyen bilinmeyenler’ olabilieceğini kavramış olması gerekiyor. Aynı zamanda uğraştığı konu üzerine özgün görüşleri ya da ‘modus operandi’leri olması gerekiyor. Sadece‘Giriş Bariyerlerini’ aşmak bir insanı uzman yapmaz.
Uzman olmak sahip olunan bilgi ve özgün görüşlerle ,en azından, belirsizliği yönetebilmektir. Bu yorumlar ışığında ilk baştaki örneğe dönersek ‘pilot’ uçak kullanma uzmanı değildir. ‘Pilot eğitmenleri’ uçak kullanma uzmanıdır. Türevini alalım; her pilot eğitmeni ‘pilotluk eğitimi uzmanı’ değildir, pilot eğitimi konusunda özgün görüş ve yenilikleri olan kişiler ‘pilot eğitimi uzmanıdır’. İşte uzmanlıkla ilgili anlam kargaşasını çözen bu.
Diğer düşüncemse şu: Bazı sektörler uzmansızdır. Özellikle dinamik, bilinmeyen bilinmeyenlerin çok olduğu sektörler. Örneğin finans sektörü buna güzel bir örnek. Finansla ilgili bugüne kadar pek çok teori ortaya atıldı fakat hiç biri piyasaları kolay öğretilebilir yapmaktan daha ileri gidemedi. Finansta basitleştirme uzmanları yada ‘giriş bariyerlerini’ geçmiş pratisyenler olabilir fakat bu sıfatlara haiz olmak bir insanı ‘finansal piyasalar uzmanı’ yapamaz. Finansta uzman eksikliği o kadar fazla ki opsiyon değerlemesi konusunda Gaussian temellere dayanan bir formül yaparatan Myron Scholes, finansı bilim haline getiren bu formüllerle anında ‘Nobel’i kapti. Halbuki bu bile Scholes’u uzman yapmaz. Ama bu durum statik sektörlerde(kasaplik, şarap tadıcılığı,muhasabe) uzman olabileceği gerçeğini değiştirmez.
Bu uzmanlık karmaşası, insanları pek çok gereksiz iş yapmaya itiyor. Hukuk’u ele alalım. Hukuk dolayısıyla kanunlar tüm toplum için varlar ve doğal olarak tüm toplumun kanunları okuyunca en azından genel bir fikri olması gerekiyor çünkü hukukta insanların kanunları otomatikman bildiği varsayılıyor. Mesela adam öldüren biri; “kanunu okumadım, yasak olduğunu bilmiyordum ondan yaptım” diyemez. Fakat hukuktaki terim ve kavramlar o kadar karmaşık ki sırf bunları anlayabilmek için 4 yıllık okul bitirmek gerekiyor yetmiyor birde üstüne 1 yıl staj yapıyorsunuz. Halbuki, eminim tüm hukuk terimleri, kanunlar basit bir Türkçeyle anlatılsa hukuk okullarında kanunları anlamak yerine daha uygulmaya dönük şeyler öğretilebilir. Bunları basit Türkçeyle anlatmanın o kadar da zor olduğuna inanmıyorum fakat buda ‘sahte uzmanların’ işine gelmiyor haliyle.
Bu karmaşa bilinçli olarak yaratılmış ve temeli arz-talep dengesine dayanıyor. Maaşlar bilirkişi arzına göre belirleniyor. Bu ‘sahte uzmanlar’ önce giriş bariyerlerini aşanların uzman olduğunu söylüyor sonra da giriş bariyerlerini yükseltiyor ve zorlaştırıyor. Kanunlar şu an Türkçeleşse eminim avukatların kazancı yarıya düşer. Diğer sektörlerde de bu durum var. Örneğin ekonomi: ‘uzman ekonomistler’ her gün literatürlerine yeni bir terim eklemeden rahat edemiyorlar. Bu karmaşık terimler yerine ekonominin daha basit bir şekilde anlatılabileceğine eminim fakat tezini yazan bir doktora öğrencisi bunu yaparsa anında tezi ‘sahte uzmanlar tarafından’ reddediliyor çünkü bu onların değerini düşünüyor.
Bu durum özellikle ekonomi dalı için pek çok dezavantaj yarattı. Her yeni karmaşık terim bu ‘nerdleri’ pratikten daha da uzaklaştirdi ve sonuc: İşletme fakülteleri. İşletme fakülteleri ekonomi bilimindeki ‘kutuların’ artık pratiğe uymaması sonucu ortaya çıktı ve nihayetinde yine ‘ekonomi uzmanlarının’ değeri düstu. İşletmeciler de kendi köklerine inat bu terimleştirme meselesini sürdürmekte ısrar ediyorlar. Bu yanlış tutum hala İşletmenin iktisat mantalitesinden etkilendiği için devam ediyor. Zaten birde işin içine mühendisleri karıştırmaları durumu daha da vahim hale getiriyor.
Sonuç olarak her A işiyle uğraşan A uzmanı değildir. Hatta bazı A ların uzmanı bile yoktur. İlk argümana dönersek,günümüzde bazıları sahte fazlalar üreterek bunları bıze pazarlamaya çalısıyor çünkü bu uzmanlar(!) kendini bu işe adayarak(uzmanlaşarak) 1 yerıne 5 ürün üretmek yerine elde olanın değerini şişirmekten başka işe yaramıyorlar. Bu anlam karmaşasının farkında olmak çok önemli çünkü bilgi için ödediğimiz fiyatta bu karmaşa yüzünden,gereksiz yere bir hayli yüksek olabilir. ‘Sahte uzmanların’ arzı düşürmek için kullandığı yöntemlerin farkında olmak bize bu konuda çözüm sunuyor. Tabiki bu analizi yaparken doktorlar gibi statik sektörlerdeki gerçek uzmanların varlıgını unutmamak şart.
Sahte Uzmanlara ise bir notum var; İşletme fakültesi örneğine bakın ve ders alın yoksa marjinal faydanızı 5 birim daha artırıcam derken grafiğiniz 50 birim aşağıya kayıverir. Bu yazıyı bir arkadaşımı ise alırken ‘snake in the tunnel’ nedir diye soran ‘Halkbank insan kaynaklarına’ ithaf ediyorum.














5 yorum:
Yiğidim değineceğim 3-5 nokta olacak:
- İşletme fakültelerinin bu sebeplerden dolayı kurulduğu konusunda kendi çıkarımlarınla mı vakıf oldun yoksa bazı kaynaklardan edindiğin bilgiler hususunda mı?
- "İlk argümana dönersek,günümüzde bazıları sahte fazlalar üreterek bunları bıze pazarlamaya çalısıyor çünkü bu uzmanlar(!) kendini bu işe adayarak(uzmanlaşarak) 1 yerıne 5 ürün üretmek yerine elde olanın değerini şişirmekten başka işe yaramıyorlar." ifadenden yola çıkarak; sahte uzmanlar alanına pazarlamacıları da dahil ediyor muyuz?
- Sence pazarlamacılar "serbest piyasalar"ın efektif işlemesine bir tehdit teşkil ediyorlar mı?
- Son olarak, hukukun sadece modern Türkçe ile mi anlatılmasından yanasın yoksa cümle yapılarının da basitleştirilmesinden mi? Eğer kastın modern Türkçe kullanılmasıysa elbette güzel ancak cümle yapıları basitleştirilecekse eksik veya muğlak ifadelerle müthiş kanun açıkları yaratılmasının önü açılmış olacaktır.
- kendi cikarimimdir ama saglam temellere dayaniyor. Zaten bloguda kendi cikarimlarimi ortaya koymak icin yaziyorum. Is dunyasina ayak uydurabilen, pratige teorilerden daha fazla deger veren bir ekonomi bilimi olsaydi, bugun isletme fakulteleri olmazdi. Iktisatcilar bilimi bilim icin yapiyorlar. Tek tavsiyem ekonomi incele, es urun egrisi ve farksizlik paftasina bir goz at. Durumu 1. elden sen de anlarsin.
- Aksine pazarlama icin giris bariyerleri bir o kadar dusuk. Cunku temelde gecmis, amprik gozlemlere dayaniyor ve dogru cozum cogu zaman gecerli cozum degil. Pek cok alternatifle ayni sonuca gidilebilir.
Fakat her meslekte sahte uzmanlara rastlanabilir. Terimlestirme varsa emin ol orda sahte bir deger vardir. Mantik yerine ezber geciyordur. Yani bunu X ler Y ler diye ayirmak yanlis. Ama Avukatlik mesleginde ve Iktisatcilarda bu sahte uzmanlar cogunllugu ele gecirdigi ve normal olan buymus gibi karsilandigi icin boyle bir genelleme yaptim.
- Elde olani sisirmek sadece materyali materyal olmayan kavramlarla degerlendirmek degildir. Burda kafanin en ucra kosesine islemis materyalistik dusunce seni boyle dusunmeye itiyor. Deger sadece materyalden gelmez, materyal olmayan seylerinde piyasa degeri vardir.
Pazarlamacialar degeri 3 olan materyali 5 e cikartiyorlar fakat orada da bir katma deger gecerli. Pazarlama sadece insanlari manipule edip 1 i 5 e satmak degildir. Surekli musteri memnuniyeti arayisidir. Serbest piyasada Degerde musteri ya da kullanici tarafindan belirlenir.Yani pazarlama kesinlikle serbest piyasalarin efektif islemesine bir engel teskil etmez, aksine tam rekabetci piyasalar yani cok az katma degeri olan piyasalarla monopolcu rekabet arasindaki farktir.
Bu noktada materyalistik dusunce ve digerci anlayis yanlis anlasilmaya neden olmus. unutma, hic bir gercek pazarlama basarisi manipulasyon uzerine kurulamaz. Bence agizdan teirmler fiskirtirken takla atmaktansa marketingcilere ogretilmesi gereken temel konu da bu.
- "Karı veya kocasının, nişanlısının yahut kan ve sıhri usul ve füruunun veya üçüncü derece dahil olmak üzere bu dereceye kadar olan kan ve sıhri civar hısımlarının, Menfaati olan işleri göremeyip derhal icra mahkemesine haber vermeye mecburdur. İcra mahkemesi müracaatı yerinde görürse o işi diğer bir memura, bulunmıyan yerlerde katiplerinden birine verir" Icra-Iflas
Sence suradaki arapca yada osmanlica kelimeleri Turkceye cevirmek hangi kanun aciklarina yol acar? Anlatmaya calistigim basitlestirme ise icerikte degil zaten hukuku icerik olarak basitlestirmek meclis in isi yani yasama. Dil olarak halkin anlayabilecegi sekle sokmak. Cunku hukuk insanlar arasi iliskileri duzenler yani herkez bagli oldugu kanunun neyi duzwnledigini bilmeli.
Yorum Gönder