Manidar Stimuliler

  • Bahane - SMS Goeben
  • Incil'e Referans
  • Beklenen $ok
  • Tezat yada Mukemmel Uyum
  • Ezeli Ihtiyac
  • Tarihe Kaybedenler
  • Insanoglu'nun Ozeti
  • Kucuk Egolar Evreni
  • Teori yada Plan
  • Cok-Yonlu Degisim
  • Ke$if yada Yagma
  • Son Umit - Katyusha
  • Kitalarin Islahi
  • Huzur ve Guzellik
  • Guc
  • Verimlilik Rapsodisi
  • Organizasyondan Gelen $evk
  • Negatif Rekabet
  • Piyasa Ozeti
  • Yaratici Yikim
  • Cesitlilik ve Nedenleri
  • Mucadele

Blog Hakkında

Yeni transferler cok yonlu gorusleri dolayisiyla blogu zenginlestirmek icin burada.
--------------------
Blogdaki amaç çok bencil.

Hergün aklımıza gelen yüzlerce düşünceden, gelişmeye değer olanları sistematikleştiriyoruz, onları insan içine çıkmaya zorluyoruz.

Bugün'sunu yaptım bunu ettim' tarzı ego tatminine yönelik bir blog kesinlikle olmayacak. Bu yüzden konu çeşitliği çok olmasına rağmen, odak noktası bu düşüncelerin karşı düşüncelerle diyalektiği olacak.

Öğretim, Basitleştirme Sanatıdır


15 yıllık öğrencilik hayatımdan anladığım en önemli şey öğretimin basitleştirmekten ibaret olduğu. Yazar bilgiyi basitleştirip yada çeşitli kaynaklardan derleyip ders kitabı yapar, hoca onu alır basitleştirip özetle bana verir, bende sınav ve not motivesi altında o koca kitabı 5-10 sayfaya indirip öğrenirim. Sonuçta ortada büyük miktarlarda bilgi kaybı olmaması hatta büyük resmi kaçırmamam mümkün değil.


Bu durum üniversite eğitiminden daha aşağı seviyelere indikçe daha vahim bir hal alıyor çünkü işin içine 'endoktrinasyon' giriyor yanı devlet kendi gerçeklerini bilimsel gerçeklerle değiştirip, bir nevi hayırlı vatandaş yetiştirmeye çalışıyor. Bu durum özellikle Tarih, Edebiyat Vatandaşlık Bilgisi gibi sosyal ağırlıklı derslerde onplana çıkıyor. 'Alp-er Tunga vakası' yada 400 sayfalık Tarih kitabının 390 sayfasının zaferlere yada iyi gelişmelere adanmış olması, ağlayarak Osmanlı Tarihi anlatan eğitmenler iste bu endoktrinasyonun ürünleri.

Bu meseleye dikkat çekmemdeki amaç son zamanlarda trend haline gelen Atatürk ve Osmanlı komplo-teorisyenliği. Avustralya'da master yapan bir arkadaşla tartışırken konu Atatürk'e geldi ve bana Atatürk'un gizli bir vasiyeti olduğunu ve genelkurmayın bunu açıklamadığını söyledi . O kadar inanarak söyledi ki o yüz ifadesine ikna olmamak mümkün değildi. Bende tabi kostüm hemen internete. Meğer bir öğretmen hayatını bu ise adamış ve 'Ömer Celakıl' varı bir yaklaşımla Atatürk'un her pozunda her konuşmasında şifreler aramaya başlamıs. Sonra bu hocamız, 'vasiyetin var olduğuna ve Kenan Evren vasiyeti sakıncalı buluduğu için yayınlanmasına izin vermediğine' herkesleri inandırmıs. Son zamanlarda genelkurmay bu meseleyi sonuca bağladı ve böyle bir vasiyetnamenin varlığını resmi olarak reddedi. Yani artık olsa bile yok kaldı ki Kenan Evrenin sakıncalı bulduğu bilinen bir olayı, genelkurmayın reddedmesi nasıl bir çelişki. Tek örnek bu değil, eminim sizde hergün bu tarz teorilere şahit oluyorsunuzdur.


Ben bu tarz teorilere inanmakla eğitimdeki basitleştirme arasında bir bağlantı olduğununu düşünüyorum. Analizim su; bilgiyi öğrenirken nedensel bir yaklaşım yerine sonucsal olunca, gerçekleri hayatla karşılaştirirkende sonuçsal bir yaklaşım kullanıyoruz. Mesela, türev ve integralı neden öğrendiğimizi, bu bilginin nerelerde kullanırsak ise yaradığını bilmiyoruz. Böylece bu olgular kafamızda 'fantastik' bir havaya giriyor. Şu meşhur, türev integral sorusu çözen dilenci çocukta aslında tam olarak bundan yararlanıyor yanı kafamızda fantastik bir yer edinen halbuki bir bölme işlemi mantığından daha zor olmayan türev sorularını o dilenci çocuğun çözebilmesi bizi şaşırtıyor ve sonuçta ona para veriyoruz.

Komplo teorilerde ise bir kaç örnekle desteklenen bir argüman bizi ikna etmeye yetiyor. Birden bire bu teorilerin azılı savunucuları oluyoruz, mastera gidiyor olsak bile bu değişmiyor. Sonuçsallık buna izin vermiyor. Çünkü öğrenim hayatı boyunca arkaplandaki binlerce çalışma ve yüzlerce kitabı yok sayarak herşeyi o 10 sayfa sanmış, bu olaylara fantastik anlamlar yüklemişiz. Diğer 10 sayfalık bir karşı argüman karşında çok zayıf kalıyoruz. İnsanoğlu olarak zaten 'özel inançlara' ezeli bir ihtiyacımız var. Bu tarz komplo teoriler, inanları zeki ve özel hissetirme konusunda bir numara.(çok akıllıyım - kitleler salak) Kısacası, büyük resmi göremiyoruz.


Bloğumda çözüm için kesinlikle sisteme saldırmayacağım, 'fuck the system' şeklinde triplere girmeyeceğim. Çünkü bu haltarzı dünyanın en kolay işidir ve konuşacak laf kalmadığında 'hayırlısı olsun' demekten daha gerekli yada anlamlı değil. Nihayetinde sistemler zorla gelse bile, teolojik olsalar bile insan ürünüdür.Başı ve sonu insandır.

Özellikle internet dönemiyle beraber bilgiye ulaşımin kolaylaşması gerçek ve doğru bilginin değerini tavana fırlattı. Çözüm doğru bilgiyle yanlış ve arkaplanı zayıf bilgiler arasında ayrım yapabilmek. Haydar Baş'in 40 sayfalık kaynak yazdığı günümüzde buda bir hayli zor. 'Basitleştime' eylemini sanat yapanda iste bu zorluk. O yüzden belki benim bu tarz bir eleştirel analiz yazmam bile çözümün bir parçası.


Yazımı dünyanın düz olduğuna gerçekten(küreselleşme ayağı değil) inanan sınırlı sayıdaki 'Flat Earth Society' mensuplarına ithaf ediyorum. Ama 11 Eylülde WTC ye roket atıldığına inananlarda nasiplenebilirler..

0 yorum:

Yorum Gönder