Ne zaman ortada aşırı bir fikir birliği olsa emin olun orada irrasyonel birşeyler oluyordur. Herhangi bir konuda tam bir fikir birliği zaten imkansız çünkü insanların kavrayışları ve bakış açıları değişken. Her ne kadar bu durum, doğruları değiştirmese de teorik bir fikir birliğini imkansız kılıyor. Aşırı fikir birliğinden kastım karşı görüşlerin susması yada susturulması ve kamuoyuna tek taraflı görüşlerin sunulması. Bir nevi manipülasyon, algıyı değiştirerek bilinci bulandırma sanatı.2007 Finans Krizi de böyle bir manipülasyona alet edilmek üzere. Şu an kamuoyu regülasyon tamtamcıları tarafından domine ediliyor . Bankaları regüle etmek için kolları sıvıyan Obama tayfasının temel amacı bankaların ‘açgözlülüğüne’ gem vurmak. Regülasyon hareketi gereken desteğide arkasına almış gözüküyor.
İnsan suç atmayı seven bir yaratık. Çünkü başına gelen talihsizliklerin gerçek nedenlerini analiz etmektense bir suçlu bulup tam gaz saldırmak daha kolaydır. Konu politikaysa oylar katlanır çünkü insanlar gerçeklerden çok, icraatlerle ilgilenirler. Eee bu kadar neden varken, bir de Stiglitz amcamız 4 yıldır baş baş bağırırken, bankalara saldırmamak mümkün değil zaten.
Fakat Obama tayfasına kötü bir haberim var. Sadece bankaları değil, tüm dünyayı açgözlülük yönetiyor. Eğer regülasyonların nedeni açgözlülükse ABD kendini, tüm insanı faaliyetleri regüle ederken bulabilir. Bayraklarına ekleyecekleri ‘çekiç orak’ ikilisini de ben hediye ederim artık.
Açgözlülük her ne kadar kafamızda yanlış izlenimler oluştursa da, korkulacak bir şey değil. Aslında açgözlülük kavramıyla hergün hatta heran, trafikte, derslerde, iste karşı karşıyayız. Aslında dünyada olma sebebimiz rasyonel açgözlülük. Neydi ekonominin amacı: İstekler sınırsız, kaynaklar sınırlı. Peki bu istekler neden sınırsız? Sakın açgözlülük yüzünden olmasın. Açgözlülük insani insan yapan şey. Açgözlülük diye bir kavram olmasaydı sizce avcılıktan tarıma geçebilirmiydi, o ilk buğdayı eken insan. Yada Mao parayı önemsiz kılmaya çalıştığında, vatandaşlık puanı diye yeni bir kavramı uygulmaya sokarmıydı. Bizi insan olmaya motive eden şeydir rasyonel açgözlülüğümüz. Zamanında fast-food gibi sindirdiğimiz, üzerinde düşünülmesi gereken ne çok kavram var değil mi.
Rasyonel açgözlülüğü yok etmek mümkün değil, tüm dünya işçileri birleşse bile gerçekleşemez. Tabi kominist manifestoda tüm dünya işçileri birleşin yerine tüm dünya işçileri, maymuna geri dönün yazsaydı o zaman kısmı olarak mümkün olabilirdi. Rasyonel açgözlülük ,varlığını kabullenmemiz gereken bir kavram.
Korkutuğumuz ve pek çok din ve ahlaki öğretinin karşı çıktığı, rasyonel açgözlülük değildir, aşırı açgözlülüktür. Aslında aşırı açgözlülere karşı koymak için insanlığın elinde 2 çok güzel mekanizma var. Demokrasi ve serbest piyasalar.
Bugünlerde serbest piyasalar büyük saldırılara maruz kalıyor ve yıpratılıyor. Serbest piyasalar tüm insanların bir mala hizmete yada herhangi başka bir şeye verdiği değeri fiyatlandırır. Dolayısıyla ortaya herkezi mutlu eden bir anlaşma çıkar. Bu piyasaları regüle etmek, insan yargılarına doğrudan saldırmak ve devleti insan bilincinin üzerine koymaktır. Nihayetinde ortaya herkesi mutlu edemeyen anlaşmalar çıkıması kaçınılmaz. Sonuçta, bankalar ve yatırım kurulaşlarıda enstrümanlarını uzaylılara satmamıştı ya da uzaylılardan elde ettiği fonlarla bu enstrümanları oluşturmamışlardı.
Serbest piyasalar yanlış risk değerlendirmesi ya da fiyatlandırması yapabilir. 2007 krizin temel nedeni de riskin yalnış değerlendirilmesiydi. Fakat riskin yanlış değerlendiğini fark eden ve normale dönüş hareketini başlatanda yine serbest piyasalardı, Obama ya da Vocker değil.
Krizleri yaratan kapitalist sistem değil, insanın doğasıdır. 2007 krizi pek çok insanı işsiz ve parasız bırakmış olabilir fakat serbest piyasaların geçerli olmadığı bir dünyada bu kriz yaşanmış olsa emin olun milyonlarca insan kıtlık yüzünden telef olabilirdi. Aynı Çindeki ‘büyük atılım’ vakasında olduğu gibi. Sadece benim dediğim doğrudur diyen kominist zihniyet, aslında devlet kavramının temelinde var. Piyasa fiyatlandırması ise tüm insanların değerlendirmesini göz önünde bulunduryor. Bugün demokrasinin sağlayamadığını ekonomide serbest piyasalar gerçekleştiriyor.Diğer örnek, lale manyaklığı. Lale devri sonunda- ortada sadece serbestimsi piyasalar varken dünya çapında yaşanan kriz de, krizlerin temelinde insan doğası olduğu gerçeğini ispatlıyor.
Piyasaları regüle etmek, insan doğasına saldırmaktır. İnsanın var oluş nedenine saldırmaktır. Kamuoyunun regüle şart görüşü iste bunu göz ardı ediyor. Tabiki regülasyonsuz bir dünya ise günümüz şartlarında mümkün değil çünkü ekonomi ve politika o kadar iç içe girmiş durumda ki, regülasyonlar koruyucu işlev taşıyor. Fakat bu koruma bizi var eden nedenler pahasına gerçekleşiyor. Bu durumun bilincinde olan toplumların optimal müdahale kavramını benimseyeceğini umuyorum.










0 yorum:
Yorum Gönder